Dosya 6

-6-

 

 

20 Temmuz 1980

Kenan Evren'in ismini ilk o gün duydum.Radyoda sesi vardı. Haberlerin içinde kendi sesinden konuşması , banttan yayınlanıyordu:

''-Maalesef itiraf edeyim ki, vatan içindeki hainlerle boğuşmaktayız. Ama silahlı kuvvetlerimiz şimdiye kadar olduğu gibi bundan da başarıyla çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.''

Taksinin ön camından Selim Amca'nın gülümseyen yüzünü gördüm. Aynadan, yanımda oturan babamın gözlerini seçti :

- İyi şeyler olacak dostum, ne dersin?' dedi.

Annemin hemen babamın kalçasını çimdiklediğini gördüm.Babam annemle aramda oturmuştu.Zeynep Teyze de kocasının yanında, Selim Amca'nın hemen yanında oturmuştu.

Babam bir şey söylemedi.Zaten annemin uyarısı , bir şey söylememesi için yetmişti.

-Bu konuşan kimdi Ken ,biliyor musun?

Hiç bir fikrim yoktu. Radyo ,yurttan sesler korosunun türkülerini kesmiş ve birden yayını vermişti. Belki de konuşanın adını söylemişti.Ama o an başka şeylerin düşüncesindeydim.Suna'nın bizimle olmaması yeterince can sıkıcıydı zaten.Elif'i de görememiştim.Hastanede hemen hemen bulduğum tüm doktorlara sormuştum. Adını duyduklarında hemen omuz silkip uzaklaşmalarını çok garip karşılamıştım.Hatta daha Elif der demez yanımdan hızla uzaklaşan başhekimi komik bulduğumu söylemeliyim.Aldığım tek bilgi artık orda çalışmadığıydı.Ve böylece onu göremeden hastaneden ayrılmak zorunda kalmıştım.

Neyse ki, babamın hastaneden çıkarılması ve eve dönmesi bu üzüntümü bastırmıştı.

-Efendim? diyerek kekeledim.Kim kimdi?

Zeynep Teyze bir kahkaha attı.Dönüp yanağımı sıktı.

-Bizim patron , dedi Selim Amca.Adı Kenan Evren. Neymiş Ken?

-Patronunuz...

Annemin çimdiğinden bir tane de ben yememiş olsaydım devamını da söyleyecektim elbette.Ama ben lafın burasında susunca basılan kahkahalardan ne kadar komik duruma düştüğümü anlayıverdim. İçimden anneme kötü laflar sıraladım.Tam ağzımı açıp ismi de söyleyecektim ki:

-Kenan Evren, diyerek atıldı Selim Amca ve konuşmasını sürdürdü.Unutma senin adının üç harfiyle başlıyor.Unuttuğun zaman kendi adından başla.

Kalçamı geri çektim .Annemin bir çimdik daha atması an meselesiydi.

Kayseride bir anıtın açılması töreni vardı ve Kenan Evren orda konuşuyordu.Selim Amca birden bize döndü ve sesine bir kat duygusal ton çekerek şöyle dedi:

-Ah tam 5 yıl bitmiş. Bugün 6. yıldönümü..Kıbrıs Barış Harekati zaferimizle sonuçlanmasaydı şu an Kayseride , 76 şehit değil çok daha fazlası için anıt dikecektik.

Sonra sessizliği fırsat bularak Kıbrısı savunmak için yaptıkları kahramanlıkları, Bülent Ecevit'in cesaretini ve kendi emrindeki askerlerden şehit olanların anılarını anlattı.Rumlarla nasıl çarpıştıklarını heyecanla bize aktarıyordu:''Türkün gücünü gösterdik o gün dünyaya..Bir Türk'e yasak koymanın ne olduğunu...Tarih ve Türklük bu konuda Bülent Ecevit'e çok şey borçludur .Kıbrıs şanlı bir yapraktır yani.Ah, ama aynı Bülent Evecit ülkeyi bir felakete sürükledi.Şimdiki hükümet de onunkinden daha iyi değil elbette ama ..Neyse işte , ha Süleyman Demirel, ha Bülent Ecevit ,ne farkeder.' diyerek sürdürdüğü ş konuşmasını Kenan Evren'in ismini hayranlıkla anarak bitirdi:'' Dostum, Belki de ülkenin beklediği asıl kurtarıcı O...Belki de bizim bilmediğimiz çok şey var ve O biliyordur..''

Zaten kimsenin konuşmaya niyeti yoktu ve bu anlatı susmamız için iyi bir bahane oldu.

-Selim, harekatta yaptıklarından dolayı madalya alan bir subay, dedi övünerek Zeynep Teyze.Bunu biliyorsun değil mi ,Ken?

Anneme babam bunu mutlaka bilkiyordur.Bilmeyen biri var sa sorunun oan sorulması en mantıklısıydı tabi.

-Kutlarım Selim Amca, dedim.

Direksiyondaki elleriyle ritm tutarak göğsünü kabarttı.

-Teşekkür ederim evlat, dedi ve düzeltti.Selim Yüzbaşı'm diyeceksin.

Kenan Evren'in adını daha her gün defalarca duyacağımız günlerde değildik.Ama bu isim o andan itibaren bende bir ürperti ve korku uyandırmıştı. Onun da bir serçe katili veya duvardaki adama o şeyi yapan bir polis olma ihtimali beynimde geçerlilik buldu. Evet, bu ikisinden biriydi kesin. Biri değilse diğeri.

Yolda sürekli kontroller yapılıyordu.Anayol hemen hemen boş sayılırdı ama her kontrol arkadaki arabaların birikmesine sebep oluyordu.Yer yer slogan atan küçük kalabalıklar göze çarpsa da dikkatimi asıl çeken şey başkaydı: Çevrede polis arabalarının , polislerin her köş başında durması.Neredeyse yollarda polisten ve - cipleriyle dolaşan askerlerden- başka kimse yoktu.

Radyo şimdi saat başı haberlerini vermek için sinyal sesi verdi.Bu sefer dikkat kesildim. Şimdi Kenan Evren'in hem adını, hem de genelkurmay başkanı olduğunu öğrendim. Ne demekse artık. O, benim için ''Selim Amca'nın patronu '' 'ydu.

 

Babamı hastaneden almamız için yardımcı olduklarından dolayı teşekkür ettik.İçeri geçmeden ayrıldılar.Suna'yı babaannesine bırakmışlardı ve düşmanlarının çok olduğu bir dönemdeydiler.''Devletle çalışıyorsan her an seni öldürmeyi düşünen birileri var'' Öyle demişti , aynadan anneme bakarken.Selim Amca'yla annemin gözlerinin bir an kesiştiğini, sonra hemen koptuğunu gördüm.Annem , parmaklarını içiçe geçirip camdan dışarı bakmaya başlamıştı.

Babam ne onlarla ne annemle ne de benimle hiç konuşmadı. Hastaneden çıktığımızdan beri tek kelime etmediğini anımsadım.Sanki başka bir dünyada yaşıyordu.Eve gelir gelmez bir bardak su içti ve odasına kapandı. Annem onun yorgun olduğunu, henüz vücudunun yaşadıklarını atlatamadığını söyleyip yattığını eklemişti.

Oysa odasından gelen hıçkırıklar onun yatmadığını gösteriyordu. Kesik ve utangaç hıçkırıklardı.Sokakta kulağı çekilmiş bir erkek çocuğunun ,arkadaşlarının arasında sesini yutarak hıçkırması gibi...

 

Dışarda silah sesleri duyuluyordu.Bir yerlerde birinin göğsü,ensesi , sırtı keskin bir acıyla kavruluyordu.Ölümün ne olduğunu hiç etraflıca düşünmemiştim.Öldü dediklerinde gitti demekti benim için. Nereye gidilir, nasıl gidilir?Bu sorulara gerek kalmadan bu can sıkıcı konuyu atlar Suna'yı veya Elif'i düşünüyordum. Kendimi bildim bileli ne annem tarafından ne de babam tarafından bir yakın akrabamı görmemiştim. ''Biz onlar için ölüyüz ' demişti annem bir keresinde. Ölümün bu şeklini pek anlayamamıştım o zaman.En zorlu günlerimizde bile bir yakınımızın bizi sormaması, uğramaması kafamı kurcalayıp duruyordu.Bir kaç ay önce , daha sokaklar böyle insan kanıyla sulanmaya başlamadan önce, arkadaşım Kerem'in oynarken kolu kırılmıştı.Bu kadarcık şey için bile dedesi, babaannesi Adapazarı'ndan gelmişlerdi.Edirne'deki halası da hemen hemen her gün telefonla arıyormuş.Kerem bunları anlatırken bizde bir şeylerin eksik olduğunu keşfetmeye başlamıştım.Ben ne annemin ne de babamın ;hiç birinin anne-babasını görmemiştim.Ve kimse beni sormamış,aramamıştı.

-Dedem , bunları biliyor mu?

Annem , gözlerinin altını ceviz yağıyla ovalayıp duruyordu.Bordo rengi bir küçük bir cam şişeden serçe parmağıyla biraz yağ alıp göz altı torbalarına sürüyordu.Sesimi duyunca birden durdu.Aynadaki yüzüne baktı, sonra aynadaki yansımama.Kaşlarını çattı.

-Bir daha böyle şeyler sorma, dedi gözlerini kırpıştırarak. Sakın sorma.

-Bunu çok merak ediyorum, diyerek üsteledim. Herkesin dedesi , ninesi var,Bir benim yok.

-Kahretsin , diyerek kısa bir çığlık attı. Senin yüzünden yağı gözüme kaçırdım.

Kaçar adımlarla yanımdan geçerken kızarmış gözlerini kocaman kocaman açarak bana şunu dedi:

-Onlar öldü, hepimiz birbirimiz için öldük.

Yüzünü yıkayıp geri döndüğünde ben hala aynı yerde, odasındaki sandalyede oturuyordum.Ceviz yağını tekrar serçe parmağıyla aldı ve bana döndü:

-Senin böyle kırışık göz kenarların olmadığı için şükretmelisin.Bakalım, şimdiki umudumuz bu, dedi.Ama bu sefer bir şey sorma da şunu sürebileyim.Bunları satın aldığımız aktarı daha geçen gün dükkanının önünde infaz ettiler.Yani öyle israf edilecek bir şey değil.

-infaz ne?

-Vurdular onu, öldürdüler yani?

-Bu yağı sattığı için mi?

Annemin ciddi ve endişeli yüzü birden dağıldı.Yüzüme baktı. Derin kahkahası kulaklarımda çınladı:

-Ken! Kimse bir yağ için adam öldürmez., dedi ve sonra sesini kısarak, bir sır açıklar gibi sürdürdü.O bir solcuydu.Solcular bu ülkede pek sevilmezler.

Söylenen her şey kafamda yeni sorular, yeni beyin çivileyen meraklar oluşturuyordu.

Annemin odasından ayrılıp bitişiğindeki salona geçtim.Masal kitaplarımdan birini aldım.Bir kelime beynimde sürekli söylendi durdu:'Ölüm..Ölüm''.. Ve daha güçlü bir ses içimde çığlık çığlığa bağırıyordu:'Bir serçe öldürdün Ken.İyi olabilirdin,Kötü olmayı seçtin'

Gözlerimi kapattım, beynimi dondurdum ve kalbimi durdurdum .Yaşamama Oyunu oynamak için harika bir zamandı.

ROJHAN BEKEN ( Yazar)
 
Mardinli, Eğitim Fakültesi Mezunu, İki Kürtçe Rock Albümü yaptı, şimdi roman yazmak derdinde.

'Serçe Katili ' adını verdiği ilk romanını yazmaya devam ediyor.
 
''Kanın tadını bir kere aldın mı hep ararsın o tadı , Yapışkan bir zehir gibi gözlerini maskeler;Kandan başka bir şey göremezsin.''
 
 
Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol