Dosya 8

Kerem'in vurulmasının ardından dışarıyla tüm bağlarımız kesilmişti.Pencerelerin önüne tahtalarla birlikte dolaplar da çekildi.Koltuklar, genelde pencereye bakmayacak şekilde tekrar yerleştirildi.Böylece gündüzleri bile akşam üstü loşluğunda yaşar olduk.

Annem, haftalar öncesinden mutfak tezgahı altına yığdığı çuvallardan birini açtı:

-Babana kalsaydı, şimdi aç kalmıştık, dedi.Unu, yağı buraya doldurduğumda kızar, gerek olmadığını söylerdi.Bugünleri önceden tahmin ettim ben.

Çuvaldan bir paket un çıkardı ve bir tabağa bir iki avuç koydu.Sürahiden azar azar su dökerek karıştırdı.

-Ama yine de dikkatli kullanmalıyız. Yakında açlıktan insanlar birbirini kıracak, diyerek konuşmasını sürdürdü.Ama Ken, eğer birinden duyarsam , yani bizde bunlardan olduğunu birine söylersen , yemin ederim o kulaklarını kopartırım.

Avuç içleriyle unu ezip karıştırırken bana uyarıcı bir bakış attı.Tehditinde ne kadar ciddi olduğunu gösterdi böylece.Başımı salladım.Mutfak kapısı önünde onu izliyordum.

- Ah bir de yumurta lazım , bir parça da şeker..Ama ikisi de yok. Neyse ki hala tuzumuz var. Pek ekmeğe benzemezse de idare ederiz. Açlıktan ölmekten iyidir.

 

Tabaktaki hamuru son bir kere mıncıkladı ve hamurlu ellerini göstererek küçük piknik tüpünü çıkarmamı istedi. Mutfak tezgahının altındaki tüpü çıkardım.

Annem, ellerini temizleyerek tavada ısıttığı yağda hamuru kızarttı.

Bütün akşam yemeğimiz, kızartılmış o hamurdu.Annem yine şükretmem gerektiğini, yakında bunu bile bulamayabileceğimizi, eğer başbakan bir zahmet bir parça güvenlik sağlayıp fırınları açtırmazsa ekmeği iyice unutmamız gerektiğini söyledi.Yine de isteksizce yediğimi görünce:

-Ah, nankörlük yapma Ken! diye bağırdı.Eğer babandan daha akıllı bir anneciğin olmasa bu gece aç yatacağına hiç şüphen olmasın.

Lokmalarımı saydım, hamur kızartmasını beş koparışta bitirdim.Bu kadarcık şeyle doymam mümkün değildi.Ama annemin söylediklerini düşününce bununla yetinmem gerektiğiyle teselli buldum. Ama yine de bu midemin gurultusunu bastırmıyordu.

Annem , babamın odasından boş tabağı aldı.Tabağın dibindeki kırıntı ve yağ sızıntılarını diliyle temizledi.Ona hayretle baktığımı görünce gülümsedi.

Babam , artık evin içinde bir hayalet gibiydi.Bazen öksürükleri, bazen hapşırması ve çoğunlukla tuvalete gitmesi dışında yaşadığını hatırlatan pek bir şey yoktu.Onun oda kapısı aralanınca annem beni , onu göremeyeceğim şekilde bir odaya veya salona çekerdi.Nedendi, niçindi anlamıyordum.Bilmem gereken bir şey vardı ki, o da babamı görmemem gerektiğiydi.Odası sadece bana değil, anneme de yasaklanmıştı.Sadece annem yemek veya su bırakmak için kapıyı tıkladığında bir anahtar dönmesi sesi işitilirdi ve annemin girmesiyle çıkması bir olurdu.

-iyice psikolojisi bozuldu, dedi annem bir keresinde.Savunduğu sistemin gazabına uğradı ya, büyük şok ondan.Zor atlatacak bunu, çok zor.

 

Uyuyamıyordum.İki gün geçmişti ama Kerem'in kan içinde nasıl uzandığını unutamıyordum.Yaşıtlarından iri ve güçlü bedeni , bir kurşuna yenik düşmüştü işte. Oysa o kadar heybetli duruyordu ki, istese korkudan ayaklarını bile öperdik.Sokakta Bir ondan bir de Osman'dan korkardık.Tüm oyunlarda ,maçlarda hep kazanan onlardı.Osman'ın aksine Kerem çok merhametliydi ama.Babasının Trabzondan getirttiği fındıkları sayarak eşit verirdi bize.Eğer bir çocuğun sayısında eksik kalırsa kendi payına düşen fındıklardan tamamlardı.Üstelik sadece fındıkları değil, muska dedikleri cevizli pestili de ilk onlarda tatmıştım.

-Ağlıyor musun , bana mı öyle geldi yoksa?

Islak gözlerimi açtım, annemin üstüme eğilmiş kumral saçları yüzümde dolaştı. Elinin tersiyle gözümdeki yaşları sildi.

-Bu kadar güçsüz olma. Daha fazlasını yersek birkaç güne kalmaz tamamen aç kalırız. Bunu istemezsin , değil mi?

-Ondan değil ağlamam, dedim sadece. Ve sırtımı döndüm , yüzümü duvara, ağladığımı kimsenin görmeyeceği yere çevirdim.

-Şu geçenki poyrazda devrilen antenimizi yerine dikebilirsek sanırım evde açlığı unutarak oyalanabiliriz. Yarın bir fırsatını bulup çatıya çıkacağım.Buna sevinmedin mi, televizyon izleyebileceksin artık...

Sustum.Bir müjde verir gibi söylediği şeyler elbette beni sevindirdi .Bunu daha önce ne kadar istediğimi, hatta ne kadar ısrar ettiğimi hatırladım.Ama duymamış gibi davrandım.Annemin bir süre yatağımda oturduğunu ve başını ellerinin arasına aldığını duvardaki cılız gölgesinden gördüm.Sonra yavaşça ayağa kalktı, uykuya daldığıma kanaat getirerek odadan çıktı.

ROJHAN BEKEN ( Yazar)
 
Mardinli, Eğitim Fakültesi Mezunu, İki Kürtçe Rock Albümü yaptı, şimdi roman yazmak derdinde.

'Serçe Katili ' adını verdiği ilk romanını yazmaya devam ediyor.
 
''Kanın tadını bir kere aldın mı hep ararsın o tadı , Yapışkan bir zehir gibi gözlerini maskeler;Kandan başka bir şey göremezsin.''
 
 
Bugün 4 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol